14 Şubat 2013 Perşembe

Dead Space 3 İncelemesi

Dünyanın en şanssız adamı Isaac Clarke bir kez daha hayatta kalmak ve insanları kurtarmak için sahne alıyor. İkinci oyunun birkaç ay sonrasını konu alan yapım, Tau Volantis gezegeninde 200 yıl öncesinde yaşanan ve oyunun da konusunda temel teşkil eden kısa bir bölümle açılış yapıyor ve kısa süreliğine Tim Caufman adındaki bir askeri yönettikten sonra serinin ‘esas adamı’ Isaac Clarke’ı yönetimimize alıyoruz. Esas adam tabirini kullanmamın nedeni, serinin baş karakterinin Isaac olması değil, yapımcıların bu kez karşımıza senaryo içine iyi bir şekilde yedirilmiş olan bir aşk üçgeniyle çıkması. Dead Space 3 bu bağlamda, serinin diğer oyunlarına göre karakter ilişkilerine de daha fazla odaklanmış durumda. Başka neye daha fazla odaklanmış peki Visceral Games? Elbette ki beklenildiği gibi aksiyona.

Şansızlıklar Isaac’i bırakmıyor

Başını Resident Evil’ın çektiği korku/hayatta kalma türü yapımları sistematik bir şekilde bitirme girişimi Dead Space’e de sıçramış durumda. Oyunun, yayınlanmadan önce servis edilen görsellerinde ve oyun hakkında paylaşılan bilgilerde, yapımın Tau Volantis gezegeninde geçeceği belirtilmişti ve yayınlanan açık hava manzaralı görseller oyunun fanlarını pek memnun etmemişti, ancak Tau Volantis’e gelişimizin bir hayli geç olduğunu söyleyebiliriz. Öncesinde klasik gemi tamiri görevleri yapacak, karanlık koridorlarda oradan oraya koşturacak, Necromorphlarla mücadele edecek uzayın derin karanlığında gönlünüzce süzüleceksiniz. Tüm bunlar yaklaşık dört saatinizi alıyor ve 8. Bölümle birlikte, oyun ilk duyurulduğundan bu yana vaadedilen gezegene iniş yapıyor, daha doğrusu düşüyorsunuz.

Tau Volantis’ten pek fazla söz etmeye gerek yok. İlk oyundan beri başınıza bela olan Unitology örgütünü durdurmak için artık son durak olarak gözüken bu kar fırtınalarıyla bezenmiş gezegende, açık havada yaptığınız yolculuklar oyunun gerilim temposunu iyiden iyiye düşürüyor ve aralara serpiştirilmiş ‘quick time event’larla, karşınıza çıkan insan düşmanlar ise bu durumun tavan yapmasını sağlıyor. Evet serinin ruhuna aykırı bir durum bu, ancak bir yandan da yapımcıların senaryo gereği böyle bir yol tercih etmek zorunda kaldıklarını hissettim.Neyse… Yeni tarzıyla Dead Space’in oyun dünyasına hayırlı olmasını dilerim, yalnız serinin fanlarına oyundaki o eski havayı, özellikle de kar gezegenine iniş yaptıktan sonra, bulamayacaklarını söylemeliyim.

Şüphesiz değişen dinamiklerinden sonra Dead Space 3′ün en dikkat çekici yanı ise oyunun yenilenmiş silah upgrade sistemi. Başlarda biraz karışık gibi gelse de kısa sürede bu yeni sisteme alışıyorsunuz. Bu yeni sistem sayesinde artık kendi silahlarınızı kendiniz yapabilme olanağına da erişmiş durumdasınız. Çevreden bulacağınız silah parçaları, çeşitli elementler ve silah şablonları bu yeni silah yapımında ve upgrade işlemlerinde işinize yarıyor. Bu yüzden tavsiyem iki ayrı yola geldiğinizde, her zaman gitmemeniz gereken yöne bir göz atmanız, çünkü orada önemli materyaller olabilir. Ayrıca element toplamada size yardımcı olan Scavenger Bot da iyi iş çıkarıyor.

Işıl Işıl ve Bazen Karanlık Bİr Dünya

Dead Space 3 görsel manada ikinci oyunun üzerine pek de bir şey koyamamış, ancak yapımcıların ışık efektlerine gösterdikleri yoğun ilgi meyvesini vermiş durumda. Sizler de benim gibi oyunlarda güzel manzaralarla karşılaşmayı sevenlerdenseniz Dead Space 3 sizi bu konuda fazlasıyla tatmin edecektir. Konsollardan PC’lere port edilen bir başka yapım olan Dead Space 3 görsel manada ışık efektleri dışında ise pek fazla bir şey sunamıyor, ama yine de oyunun grafikleri kötü diyemeyiz, ancak karakter modellemeleri ve kaplamalar daha iyi olabilirdi.

Dead Space 3′te bazı görsel ve yapay zeka sorunları da yok değil. Etrafta hoplayıp zıplamayı seven bazı Necromorphların zaman zaman oldukları yerde sıkıştığını görür ya da öldürdüğünüz düşmanın öylece kaskatı bir şekilde öldüğünü fark ederseniz şaşırmayın, ancak elbette bu tür manzaralarla pek fazla karşılaşmıyorsunuz.

Gerilim oyunlarının olmazsa olmazı çevre sesleri ise Dead Space 3′te iyi iş çıkarıyor, ancak serinin diğer yapımlarından alışmış olduğumdan mı, yoksa yapımcıların gerilimi daha da azaltmasından mı bilemiyorum ama, etrafta dinmek bilmeyen Necromorph sesleri bile beni önceki oyunlardaki gibi germedi ki, oyun oynarken kolay korkan biriyimdir. Müzikler ve karakter seslendirmelerine ise bence değinmeye gerek yok. Bu alanlarda serinin kalitesi aynen korunmuş.

Dead Space 3′ün Mass Effect fanları için de güzel bir sürprizi var. Şayet Mass Effect save dosyasına sahipseniz, oyuna girdiğinizde teşekkür niteliğinde bir yazıyla karşılaşıyorsunuz ve Komutan Shepard’ın üniformasını ilk ‘Suit Kios’ta giyebiliyorsunuz. N7 kıyafetinin ‘default’ zırhınızdan daha karizma göründüğünü ise sanırım söylememe gerek yok.

Seriye bu yapımla eklenen co-op oynanış ise tek oyuncu modunda bile can çekişen gerilimi tamamen ortadan kaldırıyor, ancak bu opsiyonel bir oynanış olduğu için isterseniz oyunu tek başınıza oynamaya devam edebilirsiniz. Zaten co-op oynanışın da tek oyunculu moda göre, ekstradan üç görevini bir kenara koyarsak, bir artısı yok ve oyuna sırf daha çok oyuncuyu çekebilmek için ilave edilmiş, oyunun tek oyuncu modu üzerine giydirilmiş bir oynanış olarak co-op mod karşımıza çıkıyor.

Son Sözler

Visceral Games birçok oyuncunun ilgisini çekebilmek adına birçok türün içine sokulabilecek bir yapım ile karşımıza çıkmış, ancak bunu yaparken Dead Space 3′ü serinin köklerinden koparmak zorunda kalmış. Aslında Dead Space 2′nin son anlarını hatırlarsanız, serinin bu noktaya geleceğinin ipuçlarının o zamandan verildiğini anlamak pek de zor olmasa. Dead Space 3, aksiyonun içerisine gerilim anları serpiştirilmiş, yine önceki oyunlarda olduğu gibi bir şeyleri çalıştırırken oyunculara bir takım mini oyunlar sunan, oyunu normal modda oynarsanız pek fazla mermi ve sağlık sıkıntısına düşmeyeceğiniz, birkaç farklılık dışında önceki oyunlardaki düşman sınıflarına ve silahlara sahip, kaliteli denilebilecek bir yapım olarak öne çıkıyor.

Puan: 7.5/10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder