14 Şubat 2013 Perşembe

DMC: Devil May Cry İncelemesi

DMC yılın en çok beklenen oyunlarından biri değildi, ancak yılın en merak edilen oyunlarından biri olduğu kesin. Nedeni herkesçe malum. 2001 yılında oyun dünyasına merhaba diyen bildiğimiz Dante ve Devil May Cry’a, bu yapımla birlikte veda ettik. Nedeni ise Capcom’un yeni Devil May Cry oyununun bir batılı dokunuşuna ihtiyacı olduğunu düşünmesi ve yapımı Ninja Theory’e emanet etmesi. Ninja Theory de ilk iş olarak Devil May Cry evrenini “sözde” baştan yarattı ve oyunculara sunduğu ‘yeni’ Dante, özellikle de serinin müdavimlerinden, yoğun eleştiriler aldı. Neyse ki bu, bana göre de son derece haklı, eleştiriler sonrasında yapımcılar Dante’yi oyunun baş tasarımcısı Tameem Antoniades’e benzetmekten vazgeçmişler de, ortaya herkesin özümseyebileceği bir Dante çıkmış. Tabii yine de bana kalırsa daima eski Dante’yi tercih ederim.

O Eskİ Halİnden Eser Yok Şİmdİ

Aslında yenilenme vaatleri oldukça fazla olsa da, oyunun senaryo itibariyle genel Devil May Cry yapımlarına benzerlik gösterdiğini görüyoruz. Bir kez daha İblis Kral Mundus’a ve onun askerlerine karşı mücadele ediyoruz. Bir kez daha Mundus’a ihanet eden Sparda ve Sparda’dan intikam almak için onun karısı Eva’yı öldürerek ikiz çocukları Dante ve Vergil’ı yetim bırakan Mundus oyunun arka hikayesini süslüyor. Vergil ise ‘Order’ isimli bir örgüt kurmuş ve sürekli televizyonda iblislerin dünyayı ele geçirdiği yönünde mesajlar iletiyor. O karizmatik adamın yerini sofistike; ilim, irfan sahibi bir kişilik almış, ancak serinin gelecek yapımlarında Vergil’ın o eski karizmasına kavuşacağını ümit ediyorum.

Dante mi? O ise oyunun başlarında, genç kızların sevgilisi, kızlarla gününü gün eden, ama buna rağmen kendini toplumdan soyutlamış ve biraz agresif, biraz da pesimist biri olarak karşımıza çıkıyor. Yine rakiplerini küçümsüyor, yine sevdikleri uğruna canını seve seve verir, yine duygusal bir yapısı var, ancak eski Dante’nin o hayatla dalga geçen esprili yapısını yeni Dante’de, oyunun sonları hariç, pek göremiyoruz. Gerçi kendisi ara ara espri yapmaya çalışıyor, ama bunlar pek de güldürmüyor. Neyse ki oyun boyunca sürekli bir gelişim halinde olan Dante’nin karakteri de gelişiyor da, o eski Dante’ye küçük de olsa selam çakıyor.

Az önce oyunun eski yapımlarla benzerliklerinden bahsetmişken, Dante’nin efsanevi kılıcı Rebellion ve Ebony & Ivory’nin de hala bizlerle birlikte olduğunu belirtelim. Temel silahlarımızın yanı sıra oyun boyunca birçok yeni silahın da sahibi oluyoruz. Ateşli silah olarak shotgun tarzı bir mekaniğe sahip, haliyle biraz ağır, ama son derece güçlü ‘Revenant’ ve bir bomba atar silah şeklinde işleyen, rakiplerimizin üzerine bomba atmamızı ve istediğimiz zaman bu bombayı patlatmamızı sağlayan ‘Kablooey’ oyunda ilerledikçe edindiğimiz diğer silahlar. Bunların dışında iki şeytani silaha, iki de melek silahına sahip oluyoruz. Yanan bir balta görünümündeki ‘Arbiter’ ve iki güçlü yumruk şeklinde işleyen ‘Eryx’ oyunda sahip olduğumuz şeytani silahlarken, orak şeklindeki ‘Osiris’ ve iki büyük shurikeni andıran ‘Aquila’ melek silahları olarak fazlasıyla iş görüyorlar.

Silahların şeytan ve melek silahları olarak iki ana kola ayrılmasının nedenini ise, düşmanlarla mücadele ederken anlıyoruz. Bazı düşmanlar yalnızca ‘Arbiter’ ve ‘Eryx’ten etkilenirken, bazılarıysa ‘Osiris’ ve ‘Aquila’ karşısında çaresiz kalıyorlar. Oyunda birçok farklı düşman çeşidi ve onlara karşı kullanabileceğimiz çok sayıda farklı silahımızın bulunması oyunun pozitif yanlarından biri olarak göze çarpıyor. Bazı düşmanların, fare benzeri iblisler gibi, gereksiz olduğunu kabul etsem de, Dreamrunner ya da Butcher gibi düşmanların oyuna renk kattıkları da bir gerçek. Gerçi zaman zaman sizi zorlayıp sinirlerinizi gerdikleri de oluyor. Hele düşmanlarınızın genelde saldırı altındayken hiçbir şey olmamış gibi size saldırı yapabiliyor olmaları tam bir hayal kırıklığı. Oyun ‘Stinger’ ve ‘Million Stab (Trillion Stab)’ gibi önceki oyunlardan hatırlayabileceğiniz kombolara da sahip. Gel gelelim Trillion Stab ile çılgın atarken ‘Ravager’ gibi bazı düşmanlar bana mısın demeyip yine yapacaklarını yapıyorlar ve bana kalırsa bu oynanışa zarar veriyor.

Komboların son derece akıcı bir işleyişe sahip olması, eğer refleksleriniz gelişmişse, ekranınızda göze hoş gelen sahnelerin oynamasına aracı oluyor. Oyun konsollardan port olduğu için kontroller de ona göre tasarlanmış. Temel silahınız Rebellion’ken diğer silahlara geçmek için bir tuş basılı tutmanız gerekiyor. Örneğin ‘Arbiter’ ve ‘Eryx’i kullanabilmek için ‘E’ tuşuna basılı tutuyorsunuz. Elbette ki bu iki silahtan da seçili olanı kullanıyorsunuz. Aynı mekanik ‘Osiris’ ve ‘Aquila’nın kullanımında da geçerli. Ateşli silahları kullanırkense, sağ mouse tuşundan yararlanıyoruz.

Upgrade işlemlerindeyse oyunda yine ‘orb’ sisteminden yararlanılmış. Bölüm başlarında ya da oyun anında karşınıza çıkan ‘Divinity Statues’ aracılığıyla item satın alma ve upgrade işlemlerinizi gerçekleştirebilirsiniz. Düşmanlarınızı yenerek, etraftaki parçalanabilir nesneleri yok ederek ve ‘lost soul’ları doğrayarak elde ettiğiniz kırmızı orblar, oyunda para yerine geçiyor ve bununla kendinize sağlık, Devil Trigger yıldızı gibi itemler satın alıyorsunuz. Sarı orb öldüğünüzde direk kaldığınız yerden devam etmenizi sağlıyor. Yeşil orblar sağlık barınızı doldururken, beyaz orbları upgrade için kullanıyoruz. ‘Health Cross’ Dante’nin sağlığını %10 arttırırken, ‘Devil Trigger Cross’ ise Dante’nin şeytani halde kalma süresini arttırıyor.

Yapımcılar oyun içi collectible sevenleri de düşünmüşler. Oyun içinde her bölüme gizlenmiş değişik sayıda anahtar ve bu anahtarlarla açılan kapılar sizleri bekliyor. Kapıları açtığınızdaysa belli sürede düşmanlarını öldür, belli sürede şuraya var gibi görevler sizleri bekliyor ve bu görevleri tamamladığınızda bir ‘Health Cross Fragment’ ile ödüllendiriliyorsunuz ve bunlardan 4 adet topladığınızda Dante’nin sağlık barı %10 artıyor. Ayrıca her bölümde sizin tarafınızdan kurtarılmayı bekleyen, acı içinde ‘lost soul’lar da var. Tüm bunlar, ne kadar kaliteli dövüştüğünüz de dahil, oyun sonunda alacağınız puanı etkiliyor ve ‘leaderboard’ sistemi sayesinde en iyi DMC oyuncuları arasındaki yerinizi görüyorsunuz.

Kaçmak Yok

Eski Devil May Cry oyunlarında bir alana girer, o sırada kapı ya da çıkış şeytani bir varlık tarafından kapanır ve biz düşmanlarımızın işini bitirene kadar da açılmazdı. Evet, aynı sistem DMC’de de kullanılmış. Bir odaya girdiğinizde genelde, genelde diyorum çünkü bazı süreli görevlerde düşmanlarınızla savaşmadan da yolunuza devam ettiğiniz oluyor, tüm düşmanlarınızın işini bitirmeden yolunuza devam edemiyorsunuz.

Dövüş konusunda oyun eskileri taklit etse de, platform ögelerinden eskiye nazaran çok daha fazla yararlanıldığını söyleyebiliriz. Dante’nin oyunun başlarında kazandığı ‘Ophion Angel Lift’ yeteneği sayesinde Spider-Man’in ağ atması gibi, silahımızı uzatarak belli noktalara kendimizi çekebiliyor, Ophion Demon Pull sayesinde de belli objeleri çekerek bazen yolumuzu açıyor, bazense üzerine atlayacağımız platformlar oluşturuyoruz. Angel Boost ise Batman gibi, kısa süreliğine de olsa havada süzülmemizi sağlıyor ve tüm bu yeteneklerle donatılmış Dante oyunun yarısında dövüşüyorsa, diğer yarasında da oradan oraya atlıyor.

Yazının başında da dediğim gibi, yeni bir yapım olsa da DMC eski oyunların mirasından oldukça yararlanmış. Bunlardan bir diğeri de Dante’nin iblis haline geçiş yaptığı ‘Devil Trigger’. Dante bu haldeyken çok daha hızlı ve güçlü oluyor, ayrıca sağlık barı da dolmaya başlıyor, ancak bana kalırsa iblis halinde kalma süresini yapımcılar biraz kısa tutmuşlar. Devil Trigger barını sonuna kadar tüketmeden iblis formundan çıkabiliyor, ayrıca barı tamamen doldurmadan da iblis formuna geçiş yapabiliyorsunuz.

DMC özellikle de mekan tasarımlarıyla gözüme girmeyi başardı. Normal dünyadan Limbo City’e geçiş anlarında dünyada yaşanan değişimler çok hoşuma gitti. Limbo City iblislerin yaşadığı bir paralel evren ve oyun boyunca ne zaman dövüşsek burada mücadele ediyoruz. Doğrusu başta oyunun normal dünyamızda pek fazla geçmeyeceğinden ötürü kaygı duysam da, Limbo’nun ne denli fantastik tasarımlara sahip olduğunu görünce bu kaygım geçti. Bazen karanlık, bazen haddinden fazla aydınlık ama her seferinde sizi şaşırtmayı başaran mekanlar 20 bölüm boyunca sizleri bekliyor. Aşağı, yukarı 8 saatlik bir sürede sona eren oyunda bazı bölümleri tamamlamak 2 dakika sürmezken, kimisi ise yarım saatinizi alıyor. Bu süreleri uzatmak ya da kısaltmak ise elbette ki size kalmış.

Günümüz konsollarının artık grafiksel anlamda çağımızın gerisinde kaldığı bir gerçek. DMC’nin de bir port olduğunu düşünürsek, görsel mana da fazla bir şey beklemek hayalcilik olur. Zaman zaman kaplamaların özelliği göze batsa da, oyun için çamur gibi grafikleri var da diyemeyiz. Özellikle yapımcılar ışık efektleri üzerinde durmuşlar ve bence bu konuda oldukça da başarılı olmuşlar. Silahlardan çıkan kıvılcımlar, Devil Trigger modunda sunulan atmosfer, çizilen dünyalar oldukça başarılı, ancak düşman modellemeleri için aynı şeyi söyleyemeyiz. Düşmanların çizimi iyi, ancak detaylandırma bakımından oyunun genel grafiğine uyum göstererek, çağımızın gerisinde kalıyorlar. Oyunun müzikleri ise benim oldukça hoşuma gitti. Doğru anda giren müzikler aksiyona enfes bir şekilde eşlik ediyor. Nedense Dante’nin seslendirmesinde ise bir duygu yoksunluğu eksik ve tüm oyun boyunca, Dante’nin konuşmaları bana hemen hemen neredeyse yapmacık geldi. Neyse ki diğer karakterler için böyle bir durum söz konusu değil.

Son Sözler

DMC ilk duyurulduğu andan itibaren çok büyük tartışmalara konu oldu, ancak sonunda ortaya çıkan ürün benim beğenimi kazanmayı başardı. Her ne kadar eski Dante’yi özleyecek olsam da, yeni Dante’nin karakter gelişimi diğer oyunlarda da sürdürülürse, gerçek Dante ruhunu yakalama potansiyeli mevcut. Onun karizmasını yakalayabilir mi? Bu soru ise benim için hep muallakta kalacak. DMC’yi bitirdikten sonra Son of Sparda zorluk seviyesi ve yeni Dante kostümü açılıyor, ancak oyunu tekrardan oynamak istemezseniz, oyun boyunca açtığınız gizli görevleri de yeniden oynayabilirsiniz, tercih sizin, ancak şu sıralar iyi bir aksiyon oyunu arıyorsanız DMC bu ihtiyacınızı giderecek potansiyele sahip.

Puan: 8.5/10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder